Amblem

3 Temmuz Davasındaki Hukuk İhlalleri:

„İletişimin denetlenmesi“ ile ilgili savcılık işlemleri ve mahkeme kararları hukuka aykırıdır.

İddianamenin 21. sayfası iletişimin tespitinin hukuka aykırı olduğunu açıkça göstermektedir:

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 135. Maddesi uyarınca iletişimin tespiti için öncelikle kuvvetli suç şüphesi gerekmektedir. Oysa iddianame ve ekleri incelendiğinde soruşturma kapsamında kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan hiçbir olgunun bulunmadığı açıkça görülmektedir. Şöyle ki; burada aynen aktarılan iddianamenin 25. Sayfasında 08.03.2011 tarihinden itibaren iletişimin dinlenmeye başlandığı ifade edilmekte ve bu husus, Sivasspor’un ligde kalma mücadelesine bağlanmaktadır. Belirtilen tarihte ligin bitmesine haftalar vardır. Soruşturma Makamının, futbol gibi son derece değişken ve sürpriz neticeler alınabilen bir oyunda, ligin sonuna haftalar kala bir takımın küme düşebileceği varsayımından hareket ederek ve başka surette delil elde etme imkânlarına başvurmaksızın doğrudan iletişimin denetlenmesi yoluna gitmesi hukuka aykırıdır.

İddianame tamamıyla varsayımlara dayanmaktadır.

Bu duruma bir örnek vermek gerekirse; iddia makamı, şike veya teşvik primi suçlarının işlenmesi esnasında bir takım ödemelerin yapıldığını, bu ödemelerin Fenerbahçe Spor Kulübü muhasebesinden Tamer Yelkovan tarafından, İlhan Ekşioğlu’nun alacaklarına mahsuben yapıldığını iddia etmektedir. Ancak İddia Makamının bu iddiası ödemelerin tarihleri incelendiğinde kuvvetli bir suç şüphesi oluşturmaktan çok, sanıkların lehinde bir delil olarak değerlendirilmelidir. Oysa İddia Makamı, tarihlerdeki uyumsuzluğa rağmen yine de bu durumu sanıkların aleyhine olarak değerlendirmiştir. Bu husus iddianamenin 151. sayfasında şu şekilde yer almaktadır:

“…şike eylemindeki diğer deliller ile örtüştüğü görünen para ödemelerine ait bilgiler ilgili eylemler altında ele alınmış, şike eylemlerinde şahısların parayı aldıkları tarih ile kasadan para çıkışının gözüktüğü tarihin aynı olmama ihtimalinin bulunduğu, çıkan paranın bu kayıtlara tam alındığı gün değil, ileri bir tarihte kayıt edilmiş olabileceği değerlendirilmiştir.”

Görüldüğü gibi; iddianamede yer bulan “kayıt edilmiş olabileceği” şeklindeki bu ifade iddianamedeki suç nitelemelerinin ihtimallere dayandığını, soyut birer ithamdan öteye gidemediğini açıkça ortaya koymaktadır.

Soruşturma süresince evrensel hukuk kuralları ve masumiyet karinesi açıkça ayaklar altına alınmış ve Anayasa güvencesindeki tüm haklarımız açıkça gasp edilmiştir. Gizlilik kararları ihlal edilmiş; avukatların dahi alamadığı tüm bilgi ve belgeler özel hayatın gizliliği kuralı çiğnenerek basına açıkça servis edilmiştir. Tüm kamuoyunun, sadece polisin istediği ve kendine göre değerlendirip sunduğu tapeleri gün be gün takip etmesi sağlanmış; böylece Aziz Yıldırım ve arkadaşları toplum önünde itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır.

Hukuka uygun olmayan delil ve yöntemlerle alınan dinleme ve fiziki takip kararlarıyla, kanunlarda olmayan suçlar ihdas edilerek, haklarında kanıtsız ve asılsız iddialar düzenlenmiştir. Ve bu iddialar öyle yerlere taşınmıştır ki, Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri yasadışı örgüt kurmakla suçlanmış; bu örgütün kuruluş amacının ise Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak olduğu açıkça gerekçe olarak gösterilmiştir. Hatta o kadar ileri gidilmiştir ki, öncelikle bu örgütün silahlı suç örgütü olduğu öne sürülerek soruşturmanın özel yetkili mahkemelerce yapılması için en uygun hukuki zemin tüm hukuksuzluklarla yaratılmaya çalışılmıştır. Ancak bu iddianın arkasında duramayacağını anlayanlar, yargılamanın özel yetkili mahkemelerce yapılmasını sağlamak ve yeni bir hukuksuz gerekçe haksız ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü suçlanmasında bulunmaktan kaçınmamışlardır.

Lehe delil toplama görev ve sorumluluğu da bulunan Sayın Savcılık, her nedense Fenerbehçe’nin puan ya da puanlar kaybettiği maçlara ilişkin hiçbir bilgi ve belgeyi iddianameye koymamıştır.

Bu operasyon Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’a karşı yürütülen bir operasyondur.

Başkan Aziz Yıldırım`ın 3 Temmuz’da gözaltına alınmasını takiben hakkında, Nöbetçi Mahkeme 10 Temmuz 2011 tarihinde tutuklama kararı vermiştir. Kanunen 3 gün olan gözaltı süresi 8 gün sürmüştür, kanun ihlal edilmiştir. Daha henüz gözaltındayken, hakim karşisina çikmamişken ve sağlık sorunlari ile mücadele ederken getirildiği hastanede adres kismina “metris cezaevi” yazilarak aslinda kararın çoktan verildiği açıkça belgelenmiştir.

Dinlenmeye başlanılan tarihten itibaren şike ve teşvik primi iddiası ile 13 maça ilişkin toplamda 1028 adet tape yer almaktadır. Bu tape kayıtlarının ise 103’ü yani %10’u Aziz Yıldırım`a aittir ve bu tape kayıtlarının hiçbirinde şike veya teşvik primi vermeye yönelik hiçbir saik yer almamaktadır. Sayın Savcı tape kayıtlarını yetersiz bulmuş olacak ki; başkanın ismimin geçtiği tapeleri birden fazla şike ve teşvik primi verme iddiasına dayanak göstermiştir.